Sanat çalışmalarının yanında çeşitli gazete ve dergilerde sanat eleştirmenliği yapmış sanat tarihi ve kuramı üzerine yazılar yazmıştır. Sanatçı 1981 yılında devlet güzel sanatlar galesinde izimler adlı çalışmasını sergiler. Mekanı duvardan yer döşemesine kadar kaplayan kağıt şerit üzerine beykalın lastik tamponlarla yazmış olduğu kavramlar bulunmaktadır. Bu kavramların ses bandına düzden ve tersten okunmuş üst üste bindirilmiş ses miksajı galeriye yansıtılmıştır. Kavram ve anlamların seyirciyle buluşma noktasında sergi tamamlanmaktadır.
1985 yılında olan Bir başka sergisinde ise ikinci öncü Türk sanatından bir kesit kapsamındaki sergiye 8 parçalık bir bütün çalışmasıyla katılan sanatçı, dönemin çokça eleştirilen sergisinde olumlu eleştiriler alır. Çalışma sanatçının 8 adet Osman Hamdi tablosunun arka yüzünü gösteren fotoğraflar üzerine altın yaldızla püskürttüğü boyalarla bu resimlerin demirbaş numaralarını yazmasıyla oluşturulmuştur. Canan Beykal bu kodlamalarla izleyiciyi bir tür inceleme eylemi içerisine sokmaya çalışmaktadır. İzleyici çalışmanın karşısındaki kendince yaptığı değerlendirmesine müdahale etmek amacıyla sanatın ne olduğunu veya neler olabileceği üzerine sorularını sormaya yönlendirmektedir. Ve Canan Beykal bu işinden 18 yıl sonra 2003’te Osman Hamdi ve sanatı üzerine “Osman Hamdi süpermenmiydi?” başlıklı bir makale yayınlar. Sanatçı 1987 yılında öncü türk sanatının bir kesit sergisinde yer alan “ellams duplicator patent 1987” adlı çalışmasında 1924 yıl İngiliz model fotokopi makinasını hazır nesne olarak kullanmıştır. Sanatçının işi sergi kataloğunda şöyle anlatılıyor; “Yaşamı kendisi kadar dolaysız ilkel ve gerçek sanattan yanayım. “ sürekli tanımlanan sanatsala varmak için soyutlanmış bir sanatçı profilinden kendimi arındırmak. Yaşamın ve doğanın kendisi gibi çalışmalarımı saf ve yalın bir hale dönüştürmek istiyorum. Sanatın yaşamın kendinden doğduğunu ve sanat yapmak için bundan daha etkili bir neden olmayacağını düşünüyorum diyor. Bu sebeple çevremi izliyor, olaylara kayıtsız kalmamaya özen gösteriyorum. Yaptığımın toplumsal bir davranış göstergesine dönüşmesine önem veriyorum. Sanat pazarı için bir şey üretmiyorum. Eleştirmenlerin beğenisi yada yargısı benim için önemli değil etrafımı çeviren nesneler benim için önemlidir. Onlarla benim aramdaki zaman boyutunu onların benim için yükledikleri anlamı Önemsiyorum. Diyerek sanatçı sanat için düşüncesini tamamlıyor.
Sanatçının diğer işlerinin kısa kısa isimlerini vererek geçiyorum;1988 öncü türk sanatından bir kesit sergisinde “isimsiz” adlı çalışmasıyla Canan Beykal yer almaktadır.
1989 yılında ise “10 sanatçı 10 iş” sergisine Beykal text-tual ve kara kutular çalışmasıyla katılır. Bir çok işinde kulandığı gibi belgeler metinler ve sözcüklerle bilgi aktarım yolunu seçer. Çalışmaların içeriği şudur;
1. Kutuda Beykalın mühürlenmiş metinleri,
2. Kutuda ise intihar eden yazarların metinleri ( von kleist),
3. Kutuda hitlerin goebels ve marinetti’nin özgün ses bandları bulunmaktadır.
İşin amacını açıklayan düşünce ise şudur bu işinde insan soyunda var olan ancak sürekli gizlenen ama alttan altada üreyen yıkma ve yok etme güdüsünün toplumda bireye empoze edilmesini ve sonucundada bireyde ortaya çıkmasına neden olan siyasi ruhsal ve ahlak kavramlarının ortaya çıkarttığı yanılsama durumlarına karşı bir temel arayan ve bu temelde sözü edilen metinlerden yola çıkılarak yan yana getirdiği yıkımlar arası ilişkileri sorguluyor.

Sanatçıyla yapılan söyleşimizde şöyle bir soru soruyoruz;
1-Ancak bir yapıtın sanat eseri olabilmesi için ona biçimlen sanatsal değerlerin sanatsal değer olarak önceden onaylanmış bir modele, modellere estetik olarak örneklenmiş, bir öncekine benzemesi ön koşuldur… şeklinde düşüncenizi belirtmişsiniz sizce böyle bir yaklaşım sanata ve özgür düşünceye aykırı bir bakış değilmidir?
Sanatçının bize verdiği cevapsa şudur;
-Bunları söylerken sanatçı geleneksel tablo sanatı üzerine olan düşünceleri aktardığını söylüyor “Tablo sanatına yaklaşımınızda bir modeliniz vardır,Bir sanatsal modeliniz vardır ve Sanat anlayışınızı sanat kavramınızıda ona oturtmanız gerekiyor. Bizler kendi kendine oluşmuş her hangi bir şeye sanat demiyoruz. Sanat dediğimiz kavramın oturması gereken kuralları ve nosyonların belirleyiciğine izlenmesi gereken tutum ve yol olmalıdır ve Bu üslüptur. Bu üslübun pentur sanatında daha önce kabul görmüş ve sizin içinde önemli değerler taşıyan modellere benzemiş olması gerekir. Çünkü bu bir düşünü değildir. Pentur sanatında asıl aranan üsluptur. Daha önce denenen üsluplardan yola çıkarak kendi üslübunuzu oluşturmak zorundasınız.”diyerek sorumuzu cevaplıyor..

-Yapmış olduğu resim çalışmalarında kendisini ifade etmesi açısından bir şeylerin yetmediğini yani şase sanatının yeterli olmadığını hissediyor. Ve yeni arayışlara giriyor. Kavramsal sanatla tanıştığındada bunu kendisini ifade etmek için kullanabileceği iyi bir dil olarak görüyor. Yani kavramsal sanat varda kavramsal sanat yapalım demedik diyerek bu cümlenin altını önemle çiziyor. Dünyayla aralarındaki sorunlara eleştirel bir yaklaşım kavramsal sanatla sağlanabileceği için kavramsal sanata bilinçlice bir yönelişin söz konusu olduğunu söylüyor. Kavramsal sanatın o dönemin ruhu olduğundan bahsedip ilk defa bu sayede dünyayla aynı dili konuştuklarını dile getirdi. Türkiyeye kavramsal sanatın gelmeside 1975’ler değilde 1985’lere denk geliyor. Canan Beykalda kavramsal sanat işlerini o dönemlerde sergilemeye başlıyor. Sanat kadını topluluğu ve ABC sergilerinde kavramsal sanatçılar olarak ilk defa bir araya geldiklerini birbirlerini bulduklarını söylüyor. Geleneksel sanata tavır olarakta galerilerin yatırım objesi olarak gördükleri bir sanat üretmemeye çalışıyorduk. Boya resminden vazgeçmiştik. Buda bizim ifade olanağımızı değiştirmemizde yardımcı olmuştu. Tual resminin temel sorunu satılık mal olma ihtimalinin önüne geçememesidir. Bizler 1985’lerde geleneksel sanat anlayışı dışında bir şeyler yapmaya karar verdik. Şase sanatını reddettik. Amacımız; eskilerden beri gelen bu oluşumu kırmak ve eritmekti, bunu yaparkende kavramsal sanattan yardım aldıklarını söylüyor.

-duvar kağıdını Şadi Çalık vermişti. Evini kaplattığı, artıklardan kalan koca bir rulo duvar kağdıydı. Bununla yapılacak şey neyse onu yaptım, lastik tamponlarla üzerine yazılar yazdım Bazı kavramlar,Kemalizm ,liberalizm ,faşizm ve komünizm gibi Bunları düzden ve tersten iki kez banda okuyarak Ali Taygun’unda bu sesleri üst üste bindirmede ve kesintisiz kaydetmede yardımcı olur. Stüdyo ortamındaki gibi iyi bir kalitede mix hazırlanmış,,Hazırlık sürecini İsa Çelik fotoğraflamış. Amacı; karşıt kavramaları bir arada kullanarak. Birbirini öldürdüğüyle ilgii denemeydi.
4- kavramsal sanat size amaçladığınız neyi sunabiliyorken diğerleri bu kadar yeterliliğe sahip değildir?
-Resim yapan insanlara çok saygım var. Herkesin kendini ifade edebilme yeteneği farklıdır. Normal resim yapanlar kendi içlerinde bir reabilitasyon yaşarken kavramsal sanatçılar daha çok araştırma, düşünme ve maddi harcamada bulunmak zorundadır. Bir kavramsal sanatçı olarak derdinizi anlatmaya ihtiyaç duyarsanız sanat yaparsınız ve bu yaptığınıza ihtiyaç duyulursa üretmeye devam edersiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder